Rüya gören bir kimse rüyasını bir âlim veya iyi bir öğüt veren kimseye anlatmalıdır. Bu hususda her konuda bizleri aydınlatan yüce Peygamber efendimizin (S.A.V) bir hadîs-i şerîfinde buyurduğu gibi olmalıdır.
«Rüya, tâbir olunmadıkça, kuşun ayağı üzerinde (durur gibi) dir. Tâbir olunduğu zaman düşer (cesine açığa çıkar). Rüyayı sevdiğin kimseden veya (tâbir hususunda) bilgi sahibi olandan başkasına anlatma»İki cihan serveri yüce Peygamberimiz (S.A.V) ilk İslâmi rüya tâbircisidir. Çünkü bu konuda bize ışık tutacak, yol gösterecek bir çok hadîs-i şerîf günümüze kadar ulaşmıştır. İbn-i Sünni (R.A)'dan bir rivâyete göre;
— Peygamber efendimiz (S.A.V) sabah namazını kıldığı vakit yüzünü halka döner ve
«Sizden biriniz dün gece bir rüya gördü mü?» diyerek anlatılan rüyayı dinler ve daha sonra;
«Hayren telkâhu ve şerren tevekkahu, hayren lehâ ve şerren alâ a'dainâ, vel-hamdülillahi rabbil âlemîne.»
«Hayırlı olsun, şerden uzak olsun. Hayır bize şer düşmanlarımıza olsun. Hamdolsun âlemlerin Rabbı olan Allah'a» derdi ve rüyayı tâbir ederdi demiştir.»
Rüyayı anlatırken kesinlikle görülmeyen şeyler söylenmemelidir. Zirâ Peygamber efendimiz (S.A.V) buyurdu ki:
— «Kim kasten rüyasına yalan (karıştırıp) söylerse, ateşten oturacak bir yer edinsin. Zirâ iftirânın en büyüğü kendi gözlerine yaptığı iftirâdır.» (Feyz-ül Kadir cüz: 6/Sayfa: 216)
Rüyada Peygamber efendimizi (S.A.V) görmek rüyanın hayra ve doğru olarak yorumlanmasına sebebtir. Ayrıca bir kimse rüyasını; görmüş olduğu rüya içinde tâbir ederse veya başkası tarafından rüya tâbir edilirse; o rüya tâbir edilmiştir tekrar yorumlanmasına ihtiyaç yoktur.
Bazı İslâmi rüya tâbircileri rüyada ölünün söylemiş olduğu şeylerde haktır diyerek rüyanın düz olarak yorumlanması gerektiğine karar vermişlerdir.
Tarih içinde birçok devletlerde, ırklarda, kavimlerde rüyaya önem verilmiş ve tâbir edilmesine çalışılmıştır. İlk çağlarda rüyaların tanrılar tarafından gönderildiğine inanılırdı. Eski Mısırlılar yaklaşık 4000 yıl önce rüya yorumlarını derlemişlerdir. Kitab-ı Mukaddes içinde olmak üzere birçok Ortadoğu ve Asya kaynaklı metinde kehanet içeren veya hastaları iyileştirecek bilgilerin bulunduğuna inanılarak rüya yorumları yapılmıştır. Son zamanların bilim adamlarından olan Claude Bernard (1813-1878) “Fizyolojinin kurucularından”
— «Göz bir organdır asıl gören yer beyindir o halde insan gözü kapalı da bazı şeyleri görebilir» diyerek rüyanın gerçek olabileceği mevzuuna açıklık getirmiştir.
Ve bu arada adlarını zikretmeden geçemeyeceğimiz çok ünlü Islâmi rüya yorumcuları da vardır. Bunlar Hz. Yûsuf (A.S), Hz. Ebû Bekir (A.S), Ibn-i Şirin (R.A) ve Câfer-i Sâdık (R.A)'dır. Ayrıca Hz. Yûsuf (A.S) ünlü bir rüya tâbircisidir. Ve yüce kitabımız Kur'ân-ı Kerîm'de onun rüya tâbirciliğinden Yûnus sûresinde bahs edilmiştir.
—«Ve işte öylece Rabbin seni seçecek ve sana rüya tâbirine ait bilgi verecek. Hemde bundan evvel, ataların İbrahim'e ve İshâk'a (R.A) tamamladığı gibi, ni'metini sana ve Yakûb (A.S) soyuna tamamlayacaktır. Şüphe yok ki Rabbin alimdir, hakimdir.»
Yakın tarihimizde yaşamış olan ünlü İslâm düşünürü Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz.'leri Marifetnâme adlı eserinin 101'nci sayfasında rüyanın ne olduğuna ve rüya tâbir etmeye açıklık getirmiş ve demiştir ki:
Çûn buhâr-ı gıdâ dimâğa gelirRûh-u hayvânî ol zaman ne eder,
Pes havass-ı burun muattal olur,
Çün dimağın havassı kalbe iner,
Kalbe ilhâm olur işaretler,
Bî vesâit bulursa nâfladır,
Kalb eğer vâsıta ile olsa habîr,
Pes gelir kalbe gördüğü rüyâ,
Arabî ismin evveli alınır.
Tercümesi:
(Gıdâdın buharı beyne geldiğinde, önce burun hislerine nâil olur. Hayvani rûh o zaman ne eder? Vûcûdun dışını bırakıp, içine gider. O an burun hisleri muattal olur. Uyku hâlini cisim, onunla bulur. Beynin hisleri kalbe indiğinde, kalb o an rûhun içine döner. Kalbe işâretler ilham olur. Asıldan kalb muştular alır. Vâsıtasız bulursa faydalıdır. Aynısı çıkarsa vâkıadır. Kalb eğer vâsıta ile haberdar olsa, gördüğü düşten tâbir olunur. O an gelir kalbe gördüğü rüyâ; ona ya işaret veya müjdedir. Rüyâda görülen şeyin Arapça isminin ilk harfi alınır. Ne ise o harflerle bilinir.)
O halde özetle diyebiliriz ki; rüya vardır haktır ve gerçektir. Yanlız biz inananların rüyasının Rahmanî olabilmesi için yukarda anlattığımız noktalara önem verilmesi gerekli ve zaruridir. Cenâb-ı Hak (C.C) bütün müslümanlara hayırlı, sağlıklı günler ve gecelerin de sahih (Rahmanî) rüyalar görmeyi nasib etsin. Âmin